Minotor’un Labirentinde: İran-İsrail Savaşında Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ın Rotası

1 Ağustos 2025
7 dk okuma süresi
Minotorun Labirentinde

İran ile İsrail arasındaki çatışmayı, Beyrut Limanı’ndan Gazze’ye uzanan bir jeopolitik hat üzerinde gelişen stratejik bir sürecin parçası olarak görebiliriz. 4 Ağustos 2020’de Beyrut Limanı’nda meydana gelen patlama, yalnızca Lübnan’ın kalbinde açılmış bir yara değildi; aynı zamanda bölgesel güç dengelerini sarsan sessiz bir savaşın ilk kırılma noktasıydı. İsrail, Hizbullah’ı ve onun arkasındaki İran gücünü zayıflatmak amacıyla askeri değil, istihbari bir strateji izledi. Hizbullah’a ait olduğu öne sürülen mühimmat depolarının havaya uçurulması, Suriye-Lübnan sınırındaki milis geçiş hatlarının sürekli hedef alınması ve sahadaki istihbarat sızıntılarının artması İran’ın “direniş ekseni” stratejisini içten içe aşındırdı. Aynı sene içerisinde İranlı nükleer bilimci Muhsin Fahrizade suikasta uğradı ve bu saldırı İsrail ile yakından ilişkilendirildi.  

7 Ekim 2023 sonrası gelişmeler, arka planda örülen savaş ağının artık görünür hale geldiğini gösterdi. Hizbullah’ın telsiz iletişim sistemlerine yönelik eşzamanlı saldırılar oldu. Bu adım, yalnızca operasyonel kapasiteyi felce uğratmadı, aynı zamanda bu sürecin uzun vadeli bir planlamanın parçası olduğunu da ortaya koydu. Bu örtülü çatışmaların odağında yalnızca Hizbullah yoktu. 13 Haziran 2025’de İran Devrim Muhafızları’nın bazı üst düzey yetkililerine yönelik nokta atışı saldırılarla, bu faaliyetlerin daha büyük hedefinin Tahran olduğu anlaşıldı. Dahası İsrail istihbarat faaliyetlerinin yalnızca sınır ötesi değil, İran’ın iç yapısına kadar sızabilen bir etki kapasitesine sahip olduğunu ve “ücret bordrosundaki” isimler aracılığıyla bu operasyonları soğukkanlılıkla yürüttüğünü açıkça gösterdi.  

Gelinen noktada artık, vekil aktörler, örtülü istihbarat faaliyetleri üzerinden sürdürülen çatışmaların eşiğinden, doğrudan devletler arası hesaplaşmaya geçildi. Fakat bu yeni denklemin yalnızca İran ve İsrail’le sınırlı kalmayacağı yapılan açıklamalara da yansıdı.  Savaşın coğrafyası genişledikçe Doğu Akdeniz’deki güç ilişkileri de kaçınılmaz olarak değişmeye başladı. Bu noktada, Yunanistan ve Güney Kıbrıs gibi aktörlerin isimleri, çatışma senaryolarının yeni sayfalarında anılmaya başlandı.  

Uzun dönemli planlamalardan hareketle diyebiliriz ki Yunanistan ve İsrail arasındaki ilişkilerin son on yılda yaşadığı dönüşüm, rastlantısal bir yakınlaşmanın değil, derin jeopolitik hesapların ürünüdür. Doğu Akdeniz’de enerji diplomasisinin yükselişiyle şekillenen bu ittifak, şimdi çatışmanın gidişatını şekillendirebilir. Özellikle ABD’nin 2020 sonrası bölgeye yönelik askeri angajmandan kısmi çekilmesi, İsrail’i yeni güvenlik ortakları aramaya itti. Bu bağlamda İsrail için Yunanistan yalnızca bir NATO üyesi olarak değil, aynı zamanda hem Akdeniz’in doğusunu hem de Balkanlar üzerinden Avrupa’yı bağlayan bir jeopolitik kavşak olarak öne çıktı. İsrail-Yunanistan-Güney Kıbrıs üçgeni, özellikle 2021 sonrası yapılan çok taraflı tatbikatlar, savunma sanayii iş birlikleri ve istihbarat paylaşımı üzerinden derinleştirildi. Liman altyapısı, enerji hatları ve İHA projeleri gibi alanlardaki ortak projeler, bu iş birliğini yüzeysel olmaktan çıkarıp stratejik bir derinliğe taşıdı. Bu yakınlaşma, İran’la muhtemel bir çatışmada İsrail’in yalnız kalmayacağı Doğu Akdeniz’de yeni bir güvenlik mimarisinin temelini atıyor. 

Minotorun Labirenti mitolojik betimlemesinde Minotor’un saklandığı labirent; yönü belirsiz, içinden çıkılması neredeyse imkânsız, tehditlerle dolu bir alandır. “Mimar Daidalosun Girit adasındaki labirenti öylesine karmaşıktır ki, bir kez giren yolunu kaybetmeye mahkûmdur…” (Ferry, 2025: 338). Bugün, son gelişmeler ışığında benzer şekilde belirsiz, çok katmanlı ve tehditlerle örülü labirentin içine pek çok aktör çekilmek istenmektedir. İsrail için İran, Hizbullah, Suriye’deki milisler, hatta Yemen’den gelen füze tehditleri bu labirentin içindeki Minotor’un farklı yüzleri gibidir. Bu bağlamda Yunanistan, İsrail’in bu karmaşık düzen içinde yön bulma çabasındaki yol arkadaşlarından biridir; Daidalos’un mimarlığındaki sadık bir rehber ya da en azından Ariadne’nin ipini sunmaya aday bir aktördür. 

Bölgedeki kritik diğer bir aktör ise Güney Kıbrıs’dır. Güney Kıbrıs, İsrail’in Doğu Akdeniz’deki en güvenilir istihbarat ve lojistik üslerinden biri olma yolunda sessiz ama etkili adımlar atıyor. Larnaka ve Baf hava üslerinin zaman zaman İsrail tarafından kullanıldığı, sinyal ve elektronik harp istasyonlarının ortak işletildiği iddiaları bölgedeki güvenlik literatüründe sıkça yer buluyor. Ayrıca, ABD’nin Limasol limanına özel ilgisi, Güney Kıbrıs’ın olası bir çatışma durumunda Batı’nın çıkarlarına hizmet edecek bir lojistik merkez olabileceğini gösteriyor. Öyle ki 7 Ekim sonrası gelişmelere paralel olarak Hizbullah ilk hedef olarak Güney Kıbrıs’ı göstermiş, özellikle havaalanlarını ve üslerini İsrail’in operasyonları için açmanın, Kıbrıs hükümetinin savaşa katılımı anlamına geleceğini ve direnişin buna karşılık vereceğini dile getirmiştir. 

Tüm bu gelişmeler, Güney Kıbrıs’ın savaşan taraf olmasa da savaşın çevresel aktörü olarak konumlanacağına işaret ediyor. İran’ın bu gelişmeye nasıl yanıt vereceği ise belirsizliğini koruyor. Zira İsrail’in kullandığı herhangi bir üs veya altyapı, potansiyel olarak İran’ın vurabileceği bir hedef haline gelebilir. Bu ise Güney Kıbrıs’ın bir “gri bölge” olmaktan çıkarak doğrudan çatışma riski taşıyan bir coğrafyaya dönüşmesi anlamına gelir. 

Bu gidişatta Yunanistan çatışmada sessiz ortak mı, aktif taraf mı olacak? Yunanistan’ın İran-İsrail çatışmasında doğrudan askeri angajmana girmesi şu aşamada düşük olasılık olarak görünse de dolaylı katkı mekanizmaları devrede. Girit Adası’ndaki Souda Üssü, Amerikan ve İsrail uçaklarına açılabilecek rotalar, istihbarat koordinasyonu ve hava savunma sistemlerinin paylaşımı gibi çok sayıda dolaylı destek biçimi konuşuluyor. Bu bağlamda Yunanistan, düşük profilli ama yüksek etkili bir aktör olarak savaşın arka planını şekillendirebilir. 

Ferry’nin aktardığı gibi, “…labirentin içinde yolunu bulmaya çalışan biri için her yeni yol aynı tehditleri, aynı belirsizlikleri taşır” (Ferry, 2025:339). Yunanistan da bu labirentin içinde yönünü belirlemeye çalışan aktörlerden biri. Ancak diğerlerinden farklı olarak, elinde yönünü tayin etmesine etki edecek fazlaca faktör var: AB üyeliği, NATO ittifakı, İsrail’le güven ilişkisi ve ABD ile derin askeri koordinasyon. Bu durum Yunanistan’ın, en kötü senaryoya yani savaşın Doğu Akdeniz’e yayılması durumuna karşı hazırlandığını gösteriyor. 

İran-İsrail çatışmasının genişleyip genişlemeyeceği henüz belirsiz. Ancak bu savaşın bir “labirent” olduğunu, girişinin kolay ama çıkışının belirsiz olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Bu labirentin içinde yer alan her aktör, yalnızca yönünü değil, aynı zamanda varoluşsal güvenliğini de yeniden tanımlamak zorunda. Yunanistan ve Güney Kıbrıs ise, kenarda konumlanıyor gibi görünseler de bu karmaşık yapının merkezine doğru sürükleniyorlar. Minotor’un gözleri kıpkırmızı; ama bu kez Girit sadece bir üs, Doğu Akdeniz’in göbeği ise savaşın zemini olabilir. 

Pınar Akgül
Selcen Pınar Akgül

Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olduktan sonra, Millî Eğitim Bakanlığı bursuyla İngiltere’de University of Sussex’te Uluslararası Hukuk alanında yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. Doktora çalışmalarını Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nde yürütmüş, 2021 yılında “Multiple Identities in the Foreign Policy of the Islamic Republic of Iran” başlıklı teziyle doktora derecesini almıştır. Akademik çalışmalarının yanı sıra İran dış politikası, nükleer meseleler ve güvenlik konuları üzerine çeşitli düşünce kuruluşlarında analiz, değerlendirme ve görüş yazıları yayımlanmıştır. 

https://x.com/pn__pnn 

Bu yazıya atıf için: Selcen Pınar Akgül, "Minotor’un Labirentinde: İran-İsrail Savaşında Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ın Rotası" Global Panorama, Çevrimiçi Yayın, 1 Ağustos 2025, https://www.globalpanorama.org/2025/08/minotorun-labirentinde-iran-israil-savasinda-yunanistan-ve-guney-kibrisin-rotasi/

Bülten Aboneliği

Sosyal Medyada Paylaşın

PDF Kaydedin / Çıktı Alın

Copyright @ 2025 Global Academy. Design & Development brain.work

Çevrimiçi olarak yayımlanan yazıların tüm telif hakları Panorama dergisine aittir. Aksi belirtilmediği sürece, yayımlanan yazılarda belirtilen görüşler yalnızca yazarına / yazarlarına aittir. UİK, Global Akademi, Panorama Yayın Kurulu ile editörleri ve diğer yazarları bağlamaz.