İsrail’in 7 Ekim’in akabinde başta Gazze olmak üzere, Lübnan, İran’da yürütmüş olduğu yıkıcı saldırılarının ardında temel bir doktrin anlayışının olduğunu söylemek mümkündür. Dahiyya; İsrail’in Lübnan/ Beyrut’ta Dahiya semtinde gerçekleştirdiği saldırıdan ismini almakla birlikte, 2006’dan itibaren uyguladığı acımasız bir doktrin olarak Ortadoğu bölgesinde uygulanmaya devam etmektedir. Dahiya düşman unsurlara yönelik saldırı biçiminin dışında, saldırılan bölgedeki kritik tesis ve altyapı ve sivillerin kullanımında olan sosyal altyapılarından da hedeflenmesiyle toplumsal caydırıcılığı hedefleyerek kolektif bir cezalandırma aracı olarak İsrail tarafından uygulanmaktadır. Son dönemlerde ise Dahiya doktrinin yapay zeka destekli sistemlerle birleştirilerek aktif sahalarda kullanılması ise Dahiyya’nın yıkıcılığını arttırdığını söylemek mümkündür. Çalışma kapsamında da İsrail’in Dahiya doktrini Gazze’de, Lübnan’da ve İran’daki uygulamalarına ek olarak doktrinin yapay zeka entegreli sistemler ile nasıl kurgulandığına dair bir çerçeve ortaya koyulmaktadır.
GİRİŞ
21. yüzyılın asimetrik savaş ortamlarında, devlet dışı aktörlerle mücadele eden devletler klasik savaş yöntemlerinin bir adım ötesine geçerek hibrit savaş stratejilerini geliştirmişlerdir. Dolayısıyla da 21. yüzyılda savaşın doğası, yalnızca çatışma sahasının değil, kullanılan araçların ve hedefleme doktrinlerinin de evrilmesiyle radikal bir değişim sürecine girmiştir. Bu değişimin merkezinde, özellikle devlet-dışı aktörlerle mücadele eden devletlerin başvurduğu asimetrik savaş stratejileri ve yapay zekâ destekli karar sistemleri yer almaktadır. İsrail’in 2006 Lübnan Savaşı sırasında ortaya koyduğu ve adını Beyrut’un Dahiya semtinden alan Dahiya Doktrini, bu bağlamda modern savaş kuramları içinde ayrı bir yere sahiptir. Doktrin, yalnızca düşman unsurları değil, onların sosyal altyapılarını da hedef alarak orantısız güç kullanımını kurumsallaştırmakta ve toplumsal caydırıcılığı hedeflemektedir. Bu çalışma, Dahiya Doktrini’nin klasik formunu ve günümüzde aldığı teknolojik biçimleri karşılaştırmalı olarak ele almayı amaçlamaktadır. Özellikle İsrail’in 2023 sonrası Gazze operasyonlarında kullandığı Lavender, The Gospel ve Fire Factory gibi yapay zekâ destekli hedefleme sistemleri, Dahiya’nın dijitalleşmiş bir versiyonunu ortaya koymakta; karar alma süreçlerini algoritmalara devrederek, sivil alanlara yönelik yıkımı daha sistematik ve görünmez kılmaktadır. Benzer şekilde, İran’a yönelik olarak yürütülen siber sabotajlar, uzaktan suikastlar ve nükleer altyapıya dönük yapay zeka tabanlı keşif sistemleri, Dahiya’nın yalnızca fiziksel değil, stratejik altyapı düzeyinde de yeniden üretildiğini göstermektedir. İsrail’in Gazze, Lübnan ve İran’a karşı yürüttüğü güvenlik politikalarını Dahiya Doktrini’nin hem normatif çerçevesi hem de teknolojik dönüşümü üzerinden analiz etmektedir. Gelinen noktada da, Dahiya Doktrini’nin bir devlet politikası olarak veri temelli, otonom ve etik açıdan tartışmalı bir algoritmik savaş paradigmasına evrildiği söylenebilmektedir. Bu dönüşüm, hem savaş hukukuna ilişkin normatif boşlukları hem de gelecekteki çatışmaların karakterine dair derin soru işaretlerini beraberinde getirmektedir.
1.Dahiya Doktrini
Dahiya doktrini; 38 yıl boyunca IDF içerisinde çeşitli görevlerde bulunan, 2015- 2019 yılları arasında ise İsrailli General Kurmay Başkanlığı’da yapmış olan Gadi Eisenkot tarafından; orantısız ve büyük çaplı güç kullanımı, sivillerin ve özellikle sivil altyapının kasıtlı olarak hedef alınmasını öngörerek formüle edilmiştir. Söz konusu doktrin adını Lübnan’da Hizbullah’ın karargahının bulunduğu Dahiya semtinden yer almaktadır. İsrail, Dahiya Doktrinine bağlı kalarak 2006’da Lübnan’da gerçekleştirdiği saldırılarda 1000 (üçte biri çocuk) sivilin ölümüne neden olduğu gibi, ülkenin elektrik santralleri, köprüleri, atık su arıtma tesisleri gibi sivil altyapıyı da yerle bir etmiştir. Eski İsrail Genelkurmay Başkanı Gadi Eisenkot 2006’daki saldırıya atıfta bulunarak “2006’da Beyrut’un Dahiya semtinde olanlar, İsrail’in ateş açtığı her köyde olacak… Orantısız güç uygulayacağız (köye) ve orada büyük hasar ve yıkıma yol açacağız. Bizim bakış açımıza göre, bunlar sivil köyler değil, askeri üsler… Bu bir öneri değil. Bu bir plan…Ve onaylandı…” ifadelerini kullanarak aslında uygulanan doktrinin yıkıcılığını gözler önüne sermiştir (Tharoor, 2023). Dahiye doktrinindeki temel strateji anlayışı; IDF ateş açılan her yerleşim birimine orantısız güçle karşılık verilmesini öngörerek; sivillerin yaşadığı yerin bile “askeri üs” olarak görülmesini kapsamaktadır. Doktrinin stratejisi kapsamında kritik altyapı ve tesisler askeri hedef sayılarak, sivillerin doğrudan cezalandırılması meşrulaştırılmaktadır. Temel prensip olarak Dahiya doktrini: Orantısız güç kullanımı; sivil altyapılara kasıtlı olarak zarar verilmesi; kollektif cezalandırma ve caydırıcılık yaratma; düşman devlet ya da örgütlerin sosyal, ekonomik ve psikolojik olarak çökertilmesini hedeflemektedir. 1951 Cenevre Sözleşmesine göre sivillere ve sivil alt yapının yok edilmesi ya da zarar verilmesi savaş suçu sayılmakla birlikte, İsrail’in söz konusu bu eylemleri açıkça gerçekleştirdiği bilinmektedir. Bu nedenle İsrail’in gerçekleştirmiş olduğu saldırılar hukuksal açıdan “kolektif ceza” ve “devlet terörü” olarak nitelendirilmektedir.
2. Dahiya Doktrinin Yaygınlaştırılması: Caydırıcılık Adına Orantısız Güç
Dahiya doktrinin IDF tarafından sahada giderek yaygınlaştırılarak uygulanmasının temel nedeni salt İsrail’in askeri gücünü kullanması değil, uygulanan alanlardaki sivillerin de direnişini kırmaktır. Dolayısıyla da İsrail tarafından caydırıcılık etkisinin yadsınamaz olduğu düşünülmektedir. Aşağıdaki tablo da Dahiya doktrini sonrasında İsrail operasyonlarının yıkıcılığına dair Gazze, Lübnan ve İran’a yönelik saldırıların detaylı bilgiler verilmiştir.
40.000 Konut Tamamen Yıkıldı18.000 Bina Ağır Hasar AldıElektrik, Su, Kanalizasyon Sistemleri Hedef Alındı
2008-2009 Operation Cast Lead (Dökme Kurşun Operasyonu)/ Gazze
1.400 Sivil Hayatını Kaybetti
3.000 Konut Tamamen Yıkıldı10.000 Bina Ağır Hasar AldıElektrik, Su, Kanalizasyon Sistemleri Hedef Alındı
2014 (Operation Protective Edge) Koruyucu Hat Operasyonu / Gazze
2.200 Sivil Hayatını Kaybetti
OkullarCamilerUNRWA TesisleriHastaneler
2021 Operation Guardian of The Walls Duvarların Muhafızı/ Gazze
350 + Sivil Hayatını Kaybetti
1.800+ Konut Tamamen Yıkıldı53 Okul Zarar GördüGazze’de Elektrik, Su ve Kanalizasyon Sistemleri Kısmen ÇöktüCela Medya Binası (Al Jazeera + Associated Press ofisi) Tamamen Yıkıldı
2023 – Hala Devam Ediyor Operation Swords of Iron ( Demir Kılıçlar Operasyonu) / Gazze
55.000 + Sivil Hayatını Kaybetti (18.000 + Çocuk ve Bebek 261+ Öğretmen 181 Gazeteci + Medya Çalışanı)
550.000 Konut Tamamen Yıkıldı + (BM ait bir dizi konutta dahil) 4 Üniversite Kampüsü Tamamen Yıkıldı10 Üniversite Kampüsü Ağır Hasarlı
2023-2024 Arrows of The North (Kuzey Okları) /Lübnan
3961 + Sivil Hayatını Kaybetti (736 Kadın 222 Sağlık ve Kurtarma Görevlisi 248 Çocuk ve Bebek)
10.000 + Konut Tamamen Yıkıldı90.000 + Konut Ağır Hasarlı
2025 – Hala Devam Ediyor Operation Rising Lion (Yükselen Aslan Operasyonu )/ İran
650 + Sivil Hayatını Kaybetti (14 Bilim İnsani)
Nükleer tesislerPetrol ve Doğalgaz Altyapısıİsrail Resmi Televizyonu
Kaynak: Sourani, 2014; Save The Children, 2024; HRW, 2025.
2.1. Gazze’de 2008’den Günümüze Dahiya Doktrini
2008-2009 “Operation Cast Lead” isimli operasyon kapsamında düzenlenen saldırılarında salt Hamas’ın aktif şekilde İsrail’e yönelik saldırdığı yerler değil, Gazze’nin belirli bölgeleri “düşman bölge” ilan edilerek IDF tarafından orantısız güç kullanımı resmi strateji haline dönüştürülmüştür. BM’nin Fact Finding Mission on the Gaza Conflict (Gazze Çatışması Hakkında Gerçekleri Ortaya Çıkarma Misyonu) isimli raporuna göre İsrail askerlerinin “kadınlar ve çocuklar da dahil olmak üzere sivilleri kasıtlı olarak zalimce, insanlık dışı ve aşağılayıcı muameleye maruz bıraktığını… terörize etmek, sindirmek ve aşağılamak için” saldırılarda bulunduğu; ek olarak İsrail’in un değirmenleri, çiftlikler, atık su arıtma tesisleri, su şebekeleri ve konut binalarda dahil olmak üzere Gazze’nin sivil altyapısını sistematik olarak tahrip ettiği ayrıntılı olarak açıklanmıştır. Özellikle operasyonun son üç gününde sivil binalara yönelik sistematik bir yıkım dalgası gerçekleştirdiği belirtilerek Dahiya doktrinin acımasız bir şekilde uygulandığı ifade edilmiştir UN. Human Rights Council. Fact-Finding Mission on the Gaza Conflict, 2009).
2014 yılındaki “Operation Protective Edge” İsrail tarafından meşru müdafa olarak tanımlanmış olsa bile, operasyon kapsamında 50 gün içerisinde 1.500’den fazla sivil (500’den fazlası çocuk) hayatını kaybetmiştir. Gazze’nin tüm elektrik santrali, su ve kanalizasyon sistemi de dahil olmak üzere sivil altyapı bilerek hedef alınmıştır. Dönemin BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon ölen sivil sayısı ve altyapılara yönelik saldırıların kasıtlı olarak gerçekleştirilmesinin “orantılılık konusunda ciddi sorunlar” yarattığının altını çizmiştir. İsrail tarafından operasyon kapsamında sivil bölgelerin kitlesel olarak vurulması Dahiya’nın tipik bir uygulaması olarak değerlendirilmektedir (McDonald). Özellikle Şucaiyye mahallesinde asker-sivil ayrımı gözetilmeksizin mahallenin tamamen yok edilmesi o tarihe kadar Dahiya’nın şehir içiresinde uygulanmasının en dramatik örneklerindendir.
2021’de İsrail’in Gazze’ye düzenlediği “Operation Guardian of The Walls” Doğu Kudüs’te Filistinli ailelerin zorla çıkarılması, Ramazan ayında İsrailli kolluk kuvvetlerinin Mescidi Aksa’ya baskın düzenleyerek 300’den fazla Filistin’i yaralaması neden şiddet olaylarının akabinde Hamas’ın İsrail’e yönelik füzelerin ateşlenmesiyle IDF’nin acımasız saldırıları başlamıştır. İsrail ise orantısız Dahiya doktrini devreye sokmuş ve İsrail’in Hamas’ın istihbarat birimi olduğunu iddia Al Jazeera ve AP’nin ofislerinin de bulunduğu bina vurulmuş, altyapı saldırıyla da iletişim ağları, yollar ve enerji hatları felç edilmiştir.
2023 itibariyle İsrail’in başlattığı “Operation Swords of Iron” isimli operasyonun temel hedefini İsrail’in Hamas’ın askeri kapasitesini yok etmek, Hamas’ın elinde bulunan rehineleri kurtarmak ve İsrail’in güney bölgesinde güvenliği yeniden tesis etmek olarak belirtmiştir. Ancak operasyonun ilk günü itibariyle IDF’nin ve İsrail istihbaratının Dahiya doktrini’ni uygulamaya koyduğunu söylemek mümkündür. Öyle ki başta alt yapı, enerji kaynakları olmak üzere hastane, okullar ve üniversite kampüslerin ve hatta BM ait binalarında bombalandığını bilinmektedir. Ek olarak Gazze’de milyonlarca sivile yönelik gıda yardımın engellenmesi Dahiya’ya dahil edilen yeni bir halka olarak değerlendirilmektedir. HRW’un raporlarında İsrail’in “açlığın bir savaş silahı olarak kullanımına” dair açıklamalar dikkat çekici düzeydedir. Tam bir abluka çerçevesinde sivil halkın temel ihtiyaçlarına erişimin engellenmesi savaş suçu olarak değerlendirilmektedir (HRW, 2024). Soykırıma uzanan ve hala devam eden saldırılarda İsrail’in uluslararası anlaşmalara ve sözleşmeleri hiçe sayan tutumuyla Dahiya doktrini saha da artan bir ivmeyle uygulamaya devam ettirdiği görülmektedir.
Dahiya doktrini İsrail’in 2006 Lübnan savaşında doğrudan uyguladığı ilk saha olmuştur. İsrail’in Kasım 2023 ile 27 Kasım 2024 tarihleri aralığında Lübnan’a düzenlediği (aralarında The Arrows) saldırılarda 3961’de fazla sivil hayatını kaybetmiştir. HRW (Human Rights Watch/ İnsan Hakları Gözlem Gurubu) İsrail ordusunun uluslararası hukuk kurallarını ihlal ettiğini ve savaş suçu işlediğini açıkça belgelemiştir. Öyle ki İsrail ordusu düzenlediği saldırılarla sivil yerleşim yerlerini, altyapı sistemlerini bombalamış, gazetecilerin, sağlık görevlilerinin ve sivillerin öldürülmesine neden olmuştur. Finans kuruluşlarına ve barış güçlerine yönelik kasıtlı ve/veya ayrım gözetmeksizin saldırılarda bulunmuş, yasadışı beyaz fosfor kullanımı gerçekleştirmiştir (HRW, 2025). Tipik Dahiya doktrinine ek olarak siber alanı da kullanan İsrail 16-17 Eylül 2024 tarihleri aralığında yeni bir krizi daha tetiklemiştir. 5.000’e yakın Hizbullah üyesinin kullandığı çağrı cihazlarının ve telsizlerin patlatılmasıyla Lübnan adeta bir savaş alanına evirilmiştir. Saldırıda çocuklar ve sağlık çalışanlarının da yer aldığı 37 kişi hayatını kaybetmiş, 2.800’den fazla kişi ise yaralanmıştır. Söz konusu bu saldırıyla İsrail Dahiya’nın işletilmesinde teknoloji desteğini de etkin olarak kullanmıştır. 27 Eylül 2024 tarihinde ise Beyrut’un Dahiya semtinde yer alan Hizbullah komuta merkezine düzenlediği saldırılarda örgütün uzun süredir lideri olan Hasan Nasrallah’ı ortadan kaldırma biçimi uluslararası kamuoyunda tartışılmaya devam etmektedir. Nitekim Nasrallah’ın bulunduğu binaya yönelik düzenlenen saldırıda İsrail örgüt liderini öldürmüş olmakla birlikte, operasyonda kullanmış olduğu orantısız güç ile onlarca sivilin hayatını kaybetmesine neden olarak İsrail’in hukuksuz eylemlerine bir yenisini daha eklemiştir.
İsrail uzun dönemdir İran ile topyekûn savaşa girmektense bölgedeki vekil aktörlerine (özellikle de Hizbullah’a) yönelik Dahiya doktrini uyguladığını bilinmektedir. Özellikle İran destekçileri ve İran iç kamuoyuna yönelik mesaj vermekte sıklıkla kullanılan Dahiya, İranlıları rejime karşı ayaklanmaya teşvik etmeyi de hedeflemektedir. Bilindiği üzere İran’ın nükleer programı, uzun süredir İsrail’in birincil ulusal güvenlik tehditlerinden biri olarak görülmektedir. Bu nedenle Natanz Zenginleştirme Tesisi, Fordow Yeraltı Tesisi, Arak Ağır Su reaktörü gibi alanlar ve bu alanlarda çalışan bilim insanları İsrail’in hedefindedir. Dahiya doktrini kapsamında İsrail İran’da 13 Haziran’a gelinen süreye kadar fiziksel yıkımın dışında İran’da sabotaj, suikast ve siber saldırılarla yürütülmekteydi. İsrail ve İran arasında uzun dönemdir süregelen çatışma 13 Haziran 2025 tarihinden sonra Ortadoğu’da tüm dengeleri değiştirecek bir sürecin kapısını aralamıştır. İsrail’in hava saldırılarında İran’ın stratejik bölgelerinin sistematik şekilde bombalanmasıyla İran hükümetini istikrarsızlaştırılması hedeflenmektedir. 13 Haziran itibariyle İran’da Savunma Bakanlığı, kritik tesis ve altyapılara yönelik saldırılarda dahil olmak üzere Dahiya doktrinin fiziksel yıkımının da aktif olarak kullanılmaya başlandığına dair görüntüler ortaya çıkmıştır.
3. İstihbarat Odaklı Dahiya Doktrinin Yapay Zeka Entegreli Sistemlerle Kullanılması
7 Ekim sonrasında İsrail’in Gazze işgali IDF’ye herhangi bir modern çatışma bölgesinin en yoğun istihbarat ağlarından birini oluşturmuştur. Gazze’nin hava savunmasından eksik olmasının mürettebatlı ya da mürettebatsız sürekli gözetleme yapmasına ve çok miktarda elektronik ve iletişim istihbaratı üretmesine olanak tanımıştır. Diğer istihbarat toplama biçimleri arasında ise uydulardan gelen görüntüler, operasyonel bilgileri ileten kara birlikleri ve insan istihbaratı (Humint) gibi çeşitli istihbaratlar yer almaktadır. Onlarca yıllık gözetlemeden gelen Filistin veri arşivleriyle birlikte Lübnan ve İran’dan gelen istihbarat bilgileriyle IDF modern bir savaş ortamında mümkün olan en mükemmel istihbarat ağına sahip olmuştur. Ancak söz konusu istihbaratın muazzam büyüklüğü, verileri eyleme dönüştürebilir iç görülerine zarar vereceği için kameralardan, radarlardan, telefonlardan, sosyal medyadan, ve diğer sensörlerden gelen ham veriler temizlenmelidir. Söz konusu bu verileri manuel olarak temizlemek/ ayıklamak imkansız olacağı için, insan analist sayısını en aza indirmek ve insan kaynaklı hataları minimalize etmek için bu aşamada yapay zeka devreye girmektedir. Makine öğrenimi (ML) modelleri, kişiler, araç hareketleri, roket fırlatmaları, IHA/SIHA kullanımları dahil olmak üzere ham beslemelerden potansiyel olarak ilgili bilgileri belirlemek adına desen tanıma kullanabilmektedir. İstihbaratta genellikle bir analist için çatışma ve savaş alanlarının bütünsel bir görünümünü sunmak üzere birleştirilebilen ortak formalara çevrilmektedir. İstihbarat miktarının karar almada doğruluk ve kesinlikle pozitif olarak ilişkili olduğu varsayıldığından, bir insan analistinden çok daha fazla miktarda veriyi işleyen bir istihbarat eleme sistemi, hedefleme döngüsünde istenmeyen kayıpları azaltacak potansiyele sahiptir. Bu bağlamda da yapay zeka entegreli sistemlerin askeri alanlarda ya da geniş bir perspektiften kolluk kuvvetleri bağlamında kullanımı devletler tarafından bir üstünlük olarak değerlendirilmektedir. IDF tarafından kullanılan yapay zeka modelleri (The Gospel, Lavender, Where is Daddy, Palantir gibi) yaygın bir incelemeye tabi tutulsa da, sistemlerin kendisi resmin yalnızca bir parçasıdır. Bunların arkasında, dünyanın en güçlü teknoloji firmalarından bazılarının sağladığı geniş, genellikle opak bir altyapı yer almaktadır. Yapay zeka sistemleri, IDF’nin bağımsız olarak geliştirmediği muazzam hesaplama kaynakları, depolama kapasitesi ve mühendislik desteği gerektirmektedir.
Microsoft, Amazon Web Services (AWS), Google ve Palantir gibi büyük ABD teknoloji firmaları, IDF’nin yapay zeka yeteneklerine doğrudan veya dolaylı olarak katkıda bulunduklarını açıklamışlardır (Davies ve Abraham, 2025). IDF ile devam eden ilişkilerine karşı ulusal ve uluslararası protestolar ve insan hakları kampanyalarıyla karşılaşmalarına rağmen, bu kazançlı sözleşmeleri almaktan vazgeçirileceklerine dair hiçbir belirti göstermediklerini söylemekte mümkündür. Palantir, bir dizi gözetleme ve hedefleme işlevini desteklemede IDF ile ilişkisini kamuoyuna açıklamıştır (Hooper ve Ullah, 2023). Akabinde de 2025’in başlarında Microsoft’un Ekim 2023’ün ardından IDF’ye desteğini genişlettiğini açıkça ifade etmiştir. Microsoft’un hizmetleri; ordu genelinde ve mühendislik desteği, bulut depolama ve hesaplama ile GPT-4’e geniş erişimini içermektedir. Bu bağlamda da İsrail yapay zekayı askeri alanda entegre ederek kullanan öncü ülkeler arasında yer almaktadır. Hem devlet destekli Ar-Ge faaliyetleri hem de özel savunma sanayi şirketleri (özellikle Rafael, Elbit Systems) üzerinden gerçekleştirilen sistemler, yapay zekayı operasyonel düzeyde savaş stratejilerine entegre etmeyi başarmıştır. İsrail söz konusu bu teknolojileri ise başta Gazze, İran ve Lübnan sınırındaki çatışma ve savaş bölgelerinde kullanmaktadır. İsrail Savunma Bakanlığı, 1 Ocak’ta IDF’nin tüm kolları için yapay zeka ve otonom yeteneklerin araştırma, geliştirme ve edinimine liderlik etmekle görevli yeni bir Yapay Zeka ve Otonomi İdaresi’nin kurulduğunu ilan etmiştir. Savunma Bakanlığı’nın açıklamasına göre yeni idare, “savaş alanı yeteneklerini dönüştürmeye ve IDF’nin operasyonel üstünlüğünü korumaya hazırlanmıştır. Gazze saldırıları başladığında ise yapay zeka destekli The Gospel, Lavender, Where’s Daddy gibi sistemler siviller üzerinden büyük bir yıkımın başat aktörü haline dönüştürülmüştür. IDF sözcüsü Daniel Hagari, 10 Ekim 2023’te Dahiya doktrinini yineleyerek “En fazla zararı veren şeye odaklanıyoruz” (Tharoori 2023) ifadelerinde bulunmuştur. Gelinen noktada da Dahiya doktrinin yapay zeka entegreli sistemlerle genişletilerek doktrinin mahiyetini açıkça ortaya koymuştur. The Gospel, Fire Factory, Lavender ve Where’s Daddy ve Palantir İsrail’in aktif çatışma ve savaş alanlarında sıklıkla kullandığı yapay zeka destekli sistemler olarak karşımıza çıkmaktadır.
The Gospel: Hedef İstihbarat ve Tahmin Sistemi
The Gospel aktif savaş ve çatışma alanlarındaki istihbarat verilerini analiz ederek tehdit analizleri ve davranışsal öngörüler yapabilen yapay zeka destekli sistemdir. Sistem geçmiş çatışmalardan elde edilen veri kümelerini analiz etmektedir. Genel bir ifadeyle “belli bir hedefin belirli bir coğrafyada nasıl hareket edeceğini” tahmin ederek erken uyarı sağlamaktadır. IDF’in sunduğu bilgilere göre 2021’de Gazze’ye düzenlenen 11 günlük operasyonda The Gospel’ın günde 100 hedef belirlediği raporlanmıştır (Davies vd., 2023 ). Hamas üyesi olduğu düşünülen her bir sivilin evi işaretlenerek dronelar ile saldırılar düzenlendiği, saldırılarda ise evdeki sivil sayısının gözetilmediği ve orantısız sayıda sivilin öldürüldüğüne dair bilgilerde ortaya çıkmıştır. En çarpıcı örneklerden biri ise Gospel’ın Nuseyrat mülteci kampında Hamas komutanı olduğunu iddia ettiği bir kişiyi hedef göstermesidir. Sistemin hedef gösterdiği kişiyi IDF ortadan kaldırmak için yaklaşık 40 kişinin yaşadığı bir binayı hedef almış ve 23 sivil hayatını kaybetmiştir. BM raporuna göre söz konusu saldırı Gospel sisteminin öncelikli vurulabilirlik algoritmasıyla planlanmıştır (Brumfiel, 2023). Güney Lübnan’da ise özellikle Hizbullah’ın saklandığı köylerde yüz tanıma sistemleriyle telefon trafiği analizi gerçekleştirmiş ve İHA’lar ile hedef tespiti yaparak saldırılar gerçekleştirmiştir. Gospel, Dahiya’nın fiziksel doktrinini veri, algoritma ve yazılım düzeyine taşıyan sistem olarak nitelendirilebilmektedir.
Fire Factory: Yapay Zeka Destekli Hedefleme Yazılımı
İsrail ordusu Fire Factory’i 2021 yılında Gazze’ye yönelik düzenlenen operasyonda kullandığını açıklamıştır. Söz konusu sistem birkaç dakika içerisinde binlerce hedef oluşturmuş ve hedeflere yönelik saldırı planlarını yapay zeka üretmiştir. Söz konusu bu durum ise makine tarafından hedef seçiminin yapılmasına dair etik tartışmaları da beraberinde getirmiştir. İsrail’in en dikkat çekici yapay zeka destekli sistemlerinden biri olan Fire Factory savaşta hedeflerin yapay zeka algoritmalarıyla otomatik olarak seçilmesini önceliklendirilmesini ve saldırı planlarının yapılmasını sağlamaktadır. Gazze dışında çarpıcı bir örnek olarak İsrail Lübnan’da 2024 başlarında Hizbullah’ın sınıra yakın konuşlandığı iddia edilen bölgelerde Fire Factory algoritması kullanılarak otomatik saldırı planlaması yapmıştır. Fire Factory’nin temel özellikleri olarak: Uydu ve drone görüntülerinden elde edilen verileri işlemekte; askeri analistler tarafından önceden tanınan hedef türlerini tanımaktadır. Bu sistem Dahiya doktrini perspektifinden askeri olmayan ancak stratejik öneme sahip altyapıların dahi hedef listesine alınmasında büyük rol oynamıştır (Abraham, 2023). Söz konusu sistemin 13 Haziran itibariyle İran’da kullanıldığına dair çeşitli söylemler mevcuttur.
Lavender: Bireysel Hedef Tespiti İçin Yapay Zeka Destekli Veritabanı
“Lavender” IDF tarafından kullanılan bir diğer yapay zeka sistemidir ve bireyleri hedef olarak tanımlamak için geniş veri kümeleri analiz etmektedir. Bu sistem, sinyal istihbaratı açısından telefon görüşmeleri, kısa mesaj trafiği, cihaz eşleşmeleri ve bireyin hangi telefonla ne sıklıkla iletişim kurduğu gibi ilişkileri analiz etmektedir. Facebook WhatsApp, Telegram gibi platformlardaki ağ ilişkileri, sosyal medya etkinliklerini analiz etmektedir. Aynı zamanda mobil sinyal ve GPS üzerinden bireyin düzenli olarak gittiği yerler, iletişim kaynakları ve diğer dijital izleri kullanarak Hamas ve Hizbullah ile bağlantılı olduğu düşünülen kişilerin tespit edilmesinde kullanılmıştır. Sistem veri analizine dayanarak her bir bireye şüphe puanı vermektedir. Bu puan belirli bir eşiği aşar ise hedef alınabilir kategorisine geçmektedir. IDF’nin iç kaynaklarına göre 2023- 2024’de sistemin yaklaşık olarak 37.000 kişiyi potansiyel hedef olarak tanımladığı bildirilmiştir. Sistemin ise %10 hata patına sahip olduğu, çoğu durumda hedefleme kararının neredeyse tam otomatik olarak verildiği ortaya çıkmış ve dolayısıyla da sivil kayıplara neden olmuştur. Lavender’den gelen hedefler, Fire Factory gibi sistemlerle eşleştirilmiş ve en az 15.000 hedefin otomatik olarak listelediği ve koordinatların anında roket sistemlerine iletildiği rapor edilmiştir (UN, 2024). Bu durumunda Dahiya’nın geniş coğrafi hasar kapsamında toplu yıkım prensibiyle uyuştuğunu söylemek mümkündür.
Where’s Daddy?: Hedef Takibi
Where’s Daddy adlı sistem, hedef alınan bireylerin konumlarını belirlemek ve özellikle evlerinde oldukları zamanlarda saldırı düzenlemek amacıyla kurgulanmıştır. Bu sistem, hedeflerin aileleriyle birlikte olduğu zamanlarda saldırı düzenlenmesi gibi etik açıdan tartışmalı uygulamalara yol açmıştır. Konum tespiti ve günlük rutin analizi bağlamında sistem mobil telefon verileri, İHA’lardan gelen gerçek zamanlı görüntüler ve sosyal medya paylaşımları ve yerel insan istihbaratı gibi kaynaklardan yararlanmaktadır. Hedef bireyin nerede yaşadığı, günün hangi saati evde olduğu, ailesiyle hangi saatlerde bir araya geldiği gibi davranışsal verileri analiz etmektedir. Zamanlama ve saldırı kararları açısından sistem hedefin yalnız olduğu zamanlar ile ailesiyle birlikte olduğu zamanları karşılaştırmalı şekilde analiz etmektedir. Eğer hedef IDF açısından yüksek öncelikli ise aile bireylerinin de evde olduğu zamanlarda saldırı düzenlenmesi psikolojik ve caydırıcılık bağlamında IDF tarafından tercih edilmiştir. Bu tür saldırlar aynı zamanda hedefin yerine geçebilecek potansiyel aktörlere de gözdağı verme niteliği taşımaktadır (Abraham, 2024).
Yukarıda analiz edilen yapay zeka destekli sistemler tarafından Gazze’de, Lübnan’da ve İran’da belirlenen hedefler Dahiya prensibine uygun olarak yoğun ve toplu yıkım stratejisine bağlı olarak vurulmuş ek olarak kollektif cezalandırma ve caydırıcılık yaratılmasında da rol oynamışlardır. Bu perspektiften altyapı, su istasyonları, medya binaları ve apartman blokları hedef alınmıştır. BM raporlarına göre bu saldırıların hepsi orantısız güç kullanımı kapsamına girmektedir. Lübnan’da Hizbullah hedefleri çevresindeki köyler, kasabaların da aynı şekilde yapay zeka destekli sistemlerin hedeflemesi sonrasında vurulmuştur. Söz konusu bu saldırılar Dahiya’nın “yıkımla caydırıcılık” yaklaşımının gelişmiş versiyonu olarak değerlendirilebilmektedir. Ek olarak İsrail Dahiya doktrinini yalnızca klasik bir bombardıman stratejisi değil, modüler ve veri temelli bir savaş felsefesi olarak yapay zeka destekli sistemlerle yeniden üretmektedir. Söz konusu Dahiya’nın yeni versiyonu Gazze’de fiziksel yıkımın ötesinde kasıtlı hedef belirlemelerle soykırıma uzanan saldırı biçimi, Lübnan’da daha çok “kitlesel caydırıcılık”, İran’da ise “noktasal, stratejik felç etme” şeklinde uygulanmaktadır.
Sonuç
Yapay zeka destekli sistemlerin İsrail tarafından aktif çatışma ve savaş alanlarında etkin biçimde kullanılması Dahiya doktrinin daha büyük ölçekte uygulanmasına olanak tanımıştır. Bir başka ifadeyle 7 Ekim sonrasında İsrail’in saldırdığı ülkelerde yapay zeka destekli sistemlerin varlıklarıyla Dahiya doktrinin bir üst seviyeye taşımıştır. Gelinen noktada da anlaşıldığı üzere Dahiya doktrini teknoloji ile derinleştirmiş ve İsrail’in saldırı gerçekleştirdiği ülkelerde uygulanmaya devam etmektedir. İsrail’in İlk olarak, Dahiya doktrinin fiziksel yıkım anlayışının ötesinde yapay zeka destekli sistemlerle bir devlet şiddeti paradigmasına dönüştüğünü de söylemek mümkündür. 2006 sonrasında İsrail istihbaratı ordunun ulaşamayacağı bölgeler için uzun vadeli insan istihbaratı, sinyal istihbarat ve The Gospel, Laveder, Where’s Daddy, gibi yapay zeka destekli sistemlerle Dahiya’nın daha geniş bir yelpazede işlevselleştirilmesini sağlamışlardır. Bu bağlamda da maksimum hız ve yıkımla zafer kazanma anlayışı yapay zeka, büyük veri analitiği ve otonom sistemlerle bütünleştirilerek uygulanmaya başlanmıştır. İsrail istihbaratı başta olmak üzere IDF’da yapay zeka destekli sistemlerle düşman devlet ya da düşman devlet dışı aktörlerin var olduğu ülkelerin altyapı ve enerji sistemlerini felç etmeyi Dahiya doktrini mantığında uygulamaya başlamıştır.
İkinci olarak ise;İsrail’in Gazze, Lübnan ve İran’a yönelik saldırılarında sivillere, kritik tesis ve altyapılara yönelik kasıtlı saldırılarında orantılılık sorununun devam ettiği söylenebilmektedir. Orantılılık ilkesi, “sivillerin kazara ölümüne, sivillerin yaralanmasına ,sivil nesnelerin hasar görmesine veya bunların bir kombinasyonuna neden olması beklenen ve beklenen somut ve doğrudan askeri avantaja kıyasla aşırı olan” askeri hedeflere yönelik saldırıları yasaklamaktadır. Genel bir ifadeyle; sivillerin doğrudan hedef alınıp alınmadığının belirlenmesiyle birlikte, orantılılık, belirli savaş eylemlerinin savaş suçu seviyesine ulaşıp ulaşmadığının belirlenmesinde merkezi bir öneme sahiptir. General Eizenkot’un kendi sözleri, İsrail’in kasıtlı orantısızlığını ortaya koymaktadır. Sonuçta, Eizenkot Dahiya doktrinini ana hatlarıyla belirtirken, İsrail’in “orantısız güç” uygulamasına açıkça atıfta bulunmuştur. Dolayısıyla da İsrail’in ilk olarak Lübnan’da uygulamaya başladığı Dahiya doktrinin hukuksal olarak bir savaş suçu teşkil ettiğini söylenebilmektedir. Söz konusu Dahiya doktrini perspektifinden hem İsrail istihbaratı hem de IDF tarafından bölgesel düzeyde yaygınlaştırıldığı görülmektedir. Ayrıca teknolojik gelişmelere entegre olarak dahiya doktirini genişletilmiş, İsrail’in düşman olarak tanıdığı devletler ve devlet dışı aktörlere daha sistematik bir şekilde uygulandığı da söylenebilmektedir.
Sonuç olarak yapay zeka destekli sistemlerle Dahiya doktrinin daha hızlı, etkili ve sistematik bir şekilde uygulanabilirliğini görülmektedir. Hukuksal perspektiften ise yapay zeka destekli sistemlerin Dahiya doktrini perspektifinde kullanımının uluslararası hukuk açısından sivillere yönelik ayrım gözetmeme suçunu arttırmıştır. Üstelik yapay zeka destekli sistemlerinin hedef belirleme, son nihai karar verici gibi bir dizi sorunsalı da beraberinde getirmesiyle ölümcül kararlarda otomatikleştirilmesi saldırıların şiddetini de arttırmaktadır. Doktrindeki söz konusu bu dönüşüm sivil ölümlerin, kritik tesis ve altyapılardaki artan hasarların üzerindeki etkisini daha da karmaşıklaştırmakla birlikte hukuk dışı saldırılarında “teknolojiyle maskelenmesi riskini” de beraberinde getirmektedir.
Lisans derecesi Anadolu Üniversitesi’nden elde edildikten sonra yüksek lisansını Necmettin Erbakan Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi’nde tamamlamış ve aynı üniversitede doktorasına tamamlamıştır. Halihazırda Necmettin Erbakan Üniversitesi’nde misafir öğretim üyesi olarak “Siyasal Şiddet ve Terör” dersini vermektedir. Akademik araştırma alanları arasında terörizm, radikalleşme, siber terörizm, yapay zeka ve yoksulluk bulunmaktadır.
Bu yazıya atıf için: Emine Çelik, "İsrail’in Dahiya Doktrinini Yapay Zeka Destekli Sistemlerle Evrimleştirmesi – Emine Çelik" Global Panorama, Çevrimiçi Yayın, 19 Eylül 2025, https://www.globalpanorama.org/2025/09/israilin-dahiya-doktrinini-yapay-zeka-destekli-sistemlerle-evrimlestirmesi-emine-celik/
Copyright @ 2025 Global Academy. Design & Development brain.work
Çevrimiçi olarak yayımlanan yazıların tüm telif hakları Panorama dergisine aittir. Aksi belirtilmediği sürece, yayımlanan yazılarda belirtilen görüşler yalnızca yazarına / yazarlarına aittir. UİK, Global Akademi, Panorama Yayın Kurulu ile editörleri ve diğer yazarları bağlamaz.
Bülten Aboneliği
Güncellemelerden haberdar olmak için bültenimize abone olun.