Almanya’nın Geleceği – Özgür Ünal Eriş

23 Mayıs 2025
12 dk okuma süresi

2021 yılında kurulan  Sosyal Demokrat Partili (SPD) Olaf Scholz  liderliğindeki SPD, liberal görüşlü Özgür Demokratik Parti (FDP) ve Yeşillerden oluşan koalisyon hükümetinin içinde uzun süredir derin görüş ayrılıkları ve siyasi krizler vardı. Fakat koalisyonun dağılmasının ana nedeni, “borç freni” olarak da bilinen anayasal borçlanma kısıtlamasının modernize edilmesi talebi oldu. SPD ve Yeşiller, bu kısıtlamanın esnetilmesini isterken, FDP lideri ve Maliye Bakanı Christian Lindner buna karşı çıktı. Görüşmelerin çıkmaza girmesi üzerine Lindner, koalisyonun feshedilmesi önerisini gündeme getirdi. Bunun üzerine, Başbakan Scholz, Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier’den Lindner’i görevden almasını talep etti ve FDP hükümetten çekilerek koalisyonun dağılmasına neden oldu. 

Almanya Anayasası’nın 68. maddesi gereği güvenoyu alamayan bir başbakanın önerisiyle Cumhurbaşkanı Federal Meclis’i feshedebilir. Bu durumda, en geç 81 gün içinde yeni seçimler yapılması zorunludur. Başbakan Scholz’un güvenoyu alamaması üzerine Cumhurbaşkanı Steinmeier 27 Aralık 2024 tarihinde Federal Meclis’i feshederek 23 Şubat 2025 tarihinde erken seçim yapılmasına karar verdi. 

23 Şubat seçimlerine katılım oranı %82,5 ile önceki seçimlere göre artış gösterdi ve 1990 birleşmesinden bu yana en yüksek katılım oranı olarak kayıtlara geçti. Seçim sonuçlarına göre Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) ve Hristiyan Sosyal Birlik (CSU) partilerinden oluşan CDU/CSU koalisyonu, oyların %28,5’ini alarak birinci parti oldu. Almanya için Alternatif Partisi (AfD), %10,4’lük bir artışla %20,8 oy oranına ulaşarak tarihindeki en yüksek sonucu elde etti. Parti, özellikle Doğu Almanya’da güçlü bir destek buldu ve Berlin dahil olmak üzere bazı şehirlerde de sandalyeler kazandı. SPD, %16,4 oy oranıyla tarihinin en düşük sonucunu alırken, Yeşiller de %11,6 ile geriledi. FDP, %4,3 oy alarak barajı aşamayarak meclis dışında kaldı. Sahra Wagenknecht Birliği (BSW) ise %4,9 oy oranıyla barajı kıl payı kaçırdı.  

Bu sonuçların ardından CDU/CSU ve SPD arasında koalisyon görüşmeleri başladı. 9 Nisan 2025 tarihinde taraflar bir koalisyon anlaşmasına vardılar. Bu anlaşmaya göre, CDU/CSU 10, SPD ise 7 bakanlık alacaktı. Ayrıca, SPD’den bir isim Başbakan Yardımcısı olarak görev yapacaktı. Anlaşmanın nihai belgesi CDU/CSU ve SPD arasında 5 Mayıs 2025 tarihinde imzalandı. “Almanya İçin Sorumluluk” başlıklı 144 sayfalık anlaşma ülkenin dört yıllık siyasi yol haritasını belirledi. 6 Mayıs 2025 tarihinde Federal Meclis’te yapılan oylamada CDU lideri Friedrich Merz başbakan olarak seçildi. İlk oylamada 310 oy alarak gerekli çoğunluğu sağlayamadı. Ancak ikinci oylamada 325 oyla başbakanlık görevine onay aldı. Cumhurbaşkanı Steinmeier tarafından başbakan olarak atanmasının ardından, Merz ve yeni kabine üyeleri yemin ederek göreve başladılar.  

Yeni hükümetin vaatleri ve planları nedir? 

Yeni hükümetin temel politikaları 3 ana başlıkta incelenebilir: ekonomi ve kamu maliyesi reformu, savunma ve dış politika ve göç ve uyum politikaları.  

Ekonomi ve Kamu Maliyesi Reformu 

Alman ekonomisi bir süredir durgunluk içinde sıkışıp kalmıştı. Sanayi ve inşaat sektörlerinde talep zayıfken, yüksek enflasyon ve düşük kapasite kullanımı ekonomik büyümeyi engelliyordu. Bunun yanı sıra ABD’nin AB’ye yönelik uyguladığı gümrük tarifeleri   ve ticari gerilimler ve özellikle otomotiv sektöründe Çin ile rekabet de Alman ekonomisini ve ihracatını olumsuz etkileme potansiyeli taşıyordu. Bütün bunları göz önünde tutan yeni hükümet ekonomik reformları öncelikli gündem maddesi olarak belirledi. Yeni hükümet kamu yatırımlarını arttırarak ve kamu borçlarını sınırlayan borç frenini modernize ederek ülkenin ekonomik büyümesini yeniden canlandırmayı ve uluslararası rekabet gücünü artırmayı hedefliyor. Ayrıca 10 yıl içinde 500 milyar Euroyu aşan bir yatırım planı başlatarak ulaşım altyapısını modernize etmeyi, yenilenebilir enerji kaynaklarının artırılması ve enerji verimliliğinin sağlanması konularında kapsamlı bir reform süreci başlatmayı ve 2045 yılına kadar iklim nötrlüğüne ulaşmayı, kamu yönetimini modernize etmeyi, bürokratik engelleri azaltmayı ve devlet hizmetlerini dijitalleştirmeyi hedefliyor. Hükümet ayrıca düşük ve orta gelirli haneler ile şirketler için vergi indirimleri planlayarak çalışan orta sınıfı ve işletmeleri rahatlatmayı hedefliyor. Sosyal yardım sisteminde de reform yaparak kamu harcamalarının işgücü piyasasına yoğunlaştırılmasını amaçlıyor. Bu sayede de çalışmak istemeyen bireylere yapılan ödemeler azaltılacak ve iş gücüne katılımları teşvik edilecek. 

Savunma ve Dış Politika:  

Almanya’nın yeni hükümeti ülkenin uluslararası konumunu güçlendirmeyi ve güvenlik alanında daha bağımsız bir yaklaşım sergilemeyi hedefliyor. Bunun için de özellikle savunma ve dış politika alanlarında önemli değişiklikler ve stratejik yönelimler benimsenmektedir:   

  1. Savunma Harcamalarında Artış: Almanya, NATO’nun önerdiği %2’lik savunma harcaması hedefini karşılamak amacıyla mevcut 100 milyar Euroluk özel fonu 2027 sonrasında da sürdürecek şekilde yeni kaynaklar yaratmayı planlıyor. Bu kapsamda, borçlanma kurallarında esneklik sağlanarak, savunma harcamalarının artırılması hedeflenmekte. Ama tabii Almanya’nın savunma harcamalarını artırma planları bazı siyasi partiler tarafından eleştirilmektedir. Özellikle sol görüşlü partiler, savunma bütçesindeki artışı sosyal harcamaların kısıtlanması olarak değerlendiriyor.  
  1. Bundeswehr’in Modernizasyonu: Almanya, ordusunun silahlanmasını hızlandırarak Avrupa’nın en güçlü konvansiyonel ordusunu oluşturmayı amaçlıyor. Bu çerçevede, hava savunma sistemleri, siber güvenlik altyapısı, insansız hava araçları ve mühimmat gibi alanlarda yatırımlar yapılacaktır.  
  1. Avrupa Savunma İş Birliği: Almanya, Fransa ve İngiltere gibi Avrupa’nın nükleer güçleriyle savunma alanında iş birliğini güçlendirmeyi hedefliyor, böylelikle Almanya Avrupa’nın savunma kapasitesini artırmayı ve ABD’ye olan bağımlılığı azaltmayı amaçlıyor.  

Dış politika alanında da Almanya’nın stratejileri 3 ana alanda incelenebilir:  

  1. ABD ile İlişkiler: Şansölye Merz, ABD Başkanı Donald Trump ile yakın iş birliği içinde çalışmayı ve Ukrayna’ya yönelik destek konusunda transatlantik birliği sürdürmeyi hedeflemekte.  
  1. Avrupa Birliği’ne Bağlılık: Yeni hükümet, Almanya’nın AB’ne olan bağlılığını vurgulamakta. Merz, Weimar Üçgeni adı altında Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Polonya Başbakanı Donald Tusk ile güçlü iş birliğini önceliklendirerek, AB’nin geleceğini savunmayı amaçlamakta. 
  1. Rusya-Ukrayna Savaşı: Yeni hükümet Ukrayna’ya asker gönderme konusunda nispeten temkinli bir yaklaşım benimsemesine rağmen Merz Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırılarının kabul edilemez olduğunu ve Avrupa’nın güvenliğini tehdit ettiğini ifade ederek Ukrayna’ya askeri, siyasi ve insani yardım sağlamaya devam etmeyi planlamakta olduğunu söylemekte.   

Göç ve Uyum Politikaları

Almanya’daki yeni hükümet yapısı kadar muhalefet dengeleri de değişmekte. 9 Nisan 2025 tarihli ankette AfD yüzde 25’e yükselirken, CDU/CSU yüzde 24’e gerilemiştir. Partinin yükselişi özellikle göç, güvenlik ve ekonomik belirsizliklerle ilişkilidir. Dolayısıyla Merz hükümetinin göç politikalarında sert bir çizgi izlemesi ve göç ve uyum politikalarında köklü değişiklikler yapmayı hedeflemesi bekleniyor. Düzensiz göçü sınırlamayı hedefleyen politikaların yanında uyuma da önem veren yeni hükümet Almanya’nın göçmen ülke kimliğini vurgulayarak, uyum sağlayan nitelikli işçilerin aile üyelerinin Almanya’ya entegrasyonunu desteklemek amacıyla dil kursları ve sosyal entegrasyon programları sunmayı amaçlıyor.  

Yeni göç politikalarını da 4 ayrı alanda inceleyebiliriz:  

1. Nitelikli Göç İçin Puan Sistemi: Almanya bir puan sistemi uygulayarak nitelikli iş gücünü ülkeye çekmeyi planlıyor. Bu sistemde diploma, mesleki deneyim, yaş ve Almanya’da daha önce ikamet gibi kriterler değerlendirilecek. Ayrıca göçmenlerin sadece diplomalarında belirtilen alanlarda değil, diğer uygun alanlarda da çalışabilmelerine olanak tanınacak.  

2. Aile Birleşimi ve Vatandaşlık Düzenlemeleri: Yeni hükümet, aile birleşimi süreçlerini daha sıkı hale getirmeyi planlıyor. Özellikle eşler ve reşit olmayan çocuklar için dil yeterliliği şartları gevşetilecek ve başvuru süreçleri hızlandırılacak. Ancak, aile birleşimi başvurularının daha uzun bekleme sürelerine tabi tutulması ve entegrasyon süreçlerinin güçlendirilmesi hedefleniyor.  

3. Düzensiz Göçle Mücadele: Almanya, düzensiz göçü sınırlamak amacıyla sınır kontrollerini sıkılaştırmayı ve yasa dışı girişleri engellemeyi planlıyor. Bu kapsamda Schengen bölgesi kurallarıyla uyumlu olarak, komşu ülkelerle koordinasyon içinde hareket edilecek.  

4. Avrupa Göç ve İltica Anlaşması’na uyum: Almanya, AB içinde kabul edilen Göç ve İltica Anlaşması’nın en kısa sürede uygulanmasını öncelik olarak belirlemiştir. Bu anlaşma, göç ve iltica süreçlerini Avrupa genelinde düzenlemeyi amaçlıyor. Almanya, bu anlaşmanın uygulanmasını tek taraflı ulusal eylemlerle tehlikeye atmadan hızlandırmayı hedefliyor.  

Almanya’nın Rusya-Ukrayna Savaşı sonrası savunma politikasında yön değiştirmek istemesi, yeni hükümetin NATO’da daha güçlü bir rol ve buna bağlı olarak artan savunma harcamalarını hedeflemesi fakat bu hedeflerin ordudaki yapısal eksikler, ekonomik durgunluk, enerji krizi ve Trump sonrası küresel belirsizlik nedeniyle ciddi engellerle karşı karşıya olması ve  yeni göç ve uyum politikaları Türkiye’yle olan ilişkileri de etkilemektedir.  Bu sebeple yeni hükümetin Türkiye politikalarına da bakmamız gerekir.  

Türkiye ile ilişkiler yeni dönemde nasıl olacak? 

Yeni hükümetin koalisyon anlaşmasında Türkiye’nin jeostratejik önemi ve bölgesel etkinliği,  NATO’daki stratejik ortaklığı ve askeri gücü gibi faktörler göz önünde bulundurularak, güvenlik, terörle mücadele, bölgesel istikrar ve göç gibi alanlarda işbirliğinin sürdürülmesi gerektiği ifade ediliyor. Suriye krizinde üstlendiği rol ve Almanya’daki Suriyeli sığınmacıların geri dönüşü konusunda oynayabileceği rol de Ankara’yı önemli bir hale getirdi. Almanya’nın yeni göç politikalarında mülteci alımının sınırlanması, aile birleşiminin kısıtlanması ve sınır kontrollerinin artırılması gibi önlemlerin öngörüldüğünü söylemiştik. Bu durum, Türkiye’den Almanya’ya göç eden bireyleri etkileyebilir. Fakat Başbakan Merz Almanya’daki Türk toplumunun demokratik hayata katılımını önemsemekte, CDU’nun bu toplulukla daha güçlü bağlar kurmayı hedeflediğini ifade etmektedir. Türk kökenli milletvekillerinin varlığı ve yeniden yapılandırılması planlanan entegrasyon politikaları da hem dış hem de iç politikada Türkiye ve Türk diasporasının birlikte düşünüldüğünü göstermektedir.  

Yeni hükümet insan hakları ve hukuk devleti gibi konuları dile getirse de bu konular artık ilişkilerin ön koşulu olarak değil, uzun vadeli hedefler çerçevesinde değerlendirilmektedir. Bu da Berlin’in Türkiye’nin AB üyeliği konusunda ilerleme sağlanmasına yardımcı olmaktan ziyade daha pragmatik, rasyonel, jeopolitik temelli ve çıkar odaklı bir çizgi izlediğini göstermektedir. Merz’in açıklamaları da bu doğrultuda. Merz, Türkiye’nin Avrupa’nın güvenlik mimarisi için vazgeçilmez bir aktör olduğunu vurgulamakta özellikle Rusya-Ukrayna Savaşı, Orta Doğu’daki istikrarsızlık ve Suriye’nin yeniden inşası bağlamında Ankara ile stratejik diyaloğun zorunluluğuna dikkati çekmektedir.  

Sonuç olarak, Almanya, 2025 itibarıyla yalnızca yeni bir hükümet değil aynı zamanda çok katmanlı krizlerle şekillenen bir geçiş dönemine girmiştir. CDU başkanı Friedrich Merz liderliğindeki koalisyon merkez siyasetin çözülmesi, ekonomik zayıflık ve artan toplumsal kutuplaşma gibi zorluklarla karşı karşıya görünüyor. AfD’nin yükselişi bu krizin en görünür yansıması. Dış politikada da benzer bir gerilim yaşanmakta. Trump’ın yeniden ABD Başkanı olmasıyla transatlantik ilişkiler belirsizleşmiş, Berlin’in ekonomik kapasitesi ile dış politika hedefleri arasındaki uyumsuzluk derinleşmiştir. Bunları göz önünde bulunduran Almanya’nın yeni hükümeti ekonomik reformlar, altyapı yatırımları, enerji dönüşümü, savunma harcamalarıyla iç ve dış politikada güçlü bir Almanya odaklı yaklaşımı benimsemektedir. ABD ile olan ilişkileri güçlendirmeyi ve AB içinde daha etkili bir rol oynamayı amaçlayan Almanya, karşılaştığı iç ve dış zorluklara rağmen bahsi geçen politikaların yardımıyla stratejik hedeflerine ulaşmayı planlamaktadır. Bu hedeflere ulaşırken NATO içindeki konumu, göç ve güvenlik politikalarındaki rolü üzerinden Türkiye ile de pragmatik ve çıkar odaklı bir ilişki yürütmesi beklenmektedir.  

Özgür Ünal Eriş
Özgür Ünal Eriş

Prof. Dr. Özgür Ünal Eriş, 1992 yılında Amerikan Robert Lisesi’nden mezun olduktan sonra 1996 yılında İstanbul’da Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden lisans derecesini almıştır. Ardından 1998 yılında Exeter Üniversitesi’nde Avrupa Çalışmaları alanında yüksek lisansını ve 2005 yılında Essex Üniversitesi Hükümet Bölümü’nde doktorasını tamamladı. 2001-2015 yılları arasında Bahçeşehir Üniversitesi AB Çalışmaları Bölümü’nde ders verdi. 2015 yılından bu yana İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde tam zamanlı ve çeşitli üniversitelerde yarı zamanlı olarak ders vermektedir. Ayrıca Lodz Üniversitesi, Girit Üniversitesi, Trento Üniversitesi ve Makedonya’daki Uluslararası Balkan Üniversitesi’nde ders vermiş ve Prag’daki Charles Üniversitesi, Berlin’deki Özgür Üniversite ve Berlin’deki Güvenlik ve Politika Merkezi’nde araştırmacı pozisyonlarında bulunmuştur.

Eriş, yumuşak güvenlik tehditleri, özellikle yasadışı göç, Türkiye-AB ilişkileri, özellikle AB’nin Türkiye’nin demokratikleşmesi üzerindeki etkisi ve Alman siyaseti konularında uzmanlaşmıştır. Almanya’nın Türkiye’nin AB Üyeliği Arayışına Desteği, Teori ve Pratikte Laikliğin Yeniden Değerlendirilmesi ve Müslüman Ülkelerin Ekonomi Politiği başlıklı kitapları ve göçün güvenlikleştirilmesi ve popülist radikal sağ partilerin Avrupa siyasetinde artan etkisi konulu makaleleri yayımlanmıştır.

Kariyeri boyunca ağırlıklı olarak Avrupa entegrasyonu üzerine dersler vermenin ve AB ile ilgili konularda kapsamlı yayınlar yapmanın yanı sıra, kamuoyunda Avrupa Birliği hakkında farkındalık yaratmaya adanmış çeşitli eğitim ve öğretim seminerleri ve konferanslar düzenlemiştir. 2020 yılından bu yana Avrupa siyaseti alanında önemli uzmanlığa sahip profesörlere verilen Jean Monnet Kürsüsü unvanına sahiptir ve bu kürsü kapsamında çeşitli seminerler düzenlemektedir. Son projesi, Konrad Adenauer Stiftung tarafından finanse edilen ve Temmuz-Eylül 2023 tarihleri arasında Berlin’de gerçekleştirilen Alman Dış Politikasındaki Değişimlerin Analizi üzerineydi.

Bu yazıya atıf için: Özgür Ünal Eriş, "Almanya’nın Geleceği – Özgür Ünal Eriş" Global Panorama, Çevrimiçi Yayın, 23 Mayıs 2025, https://www.globalpanorama.org/2025/05/almanyanin-gelecegi-ozgur-unal-eris/

Bülten Aboneliği

Sosyal Medyada Paylaşın

PDF Kaydedin / Çıktı Alın

Editörün Seçtikleri

Copyright @ 2025 Global Academy. Design & Development brain.work

Çevrimiçi olarak yayımlanan yazıların tüm telif hakları Panorama dergisine aittir. Aksi belirtilmediği sürece, yayımlanan yazılarda belirtilen görüşler yalnızca yazarına / yazarlarına aittir. UİK, Global Akademi, Panorama Yayın Kurulu ile editörleri ve diğer yazarları bağlamaz.